30 Ara 2011

Allahın düşmanlarının bayramlarını kutlamaktan sakının

NOEL VE MİLADİ YILBAŞI


Ayetlerimizi yalanlayanların ve ahiret gününe inanmayanların arzularına uyma. 

Onlar, Rablerine eş tutuyorlar". (En.am suresi. Ayet 150)


Ezelden ebede kadar, insanlığın felahı ve kurtuluşunu hedef alan, ve bunun dayandığı delilleri bir bir açıklayan yegane müessese ’’İslam Dini’’ dir. 

Yüce Rabbimiz, en üstün bir din olarak İslam Dinini göndermiştir. Bu yüce dinimiz, kendine has hükümleriyle, tazeliğini kıyamet sabahına kadar muhafaza edecek güzellikleriyle, ve pırıl pırıl insanlığa ışık saçan hakikatleriyle, on dört asırdan beri ayaktadır; Kıyamete kadar da ayakta kalacaktır...


İşte mensubu olmakla şeref duyduğumuz yüce dinimiz, kendi kaide ve kurallarını tahrif edecek müdahalelere, ve beşeri düşünceleri ona karıştırmayı hedef alan, her türlü teşebbüse karşı uyanık olmamızı biz mü’minler'den istemiş, ibadetlerde ve adetlerde, Gayri müslimleri taklit etmekten şiddetle kaçınmamızı emretmiştir.
Milletler; dini esaslara bağlılıkla, milli hasletlerini korumakla ayakta kalmışlardır. İslamiyyete bağlılığı gevşeyen, milli inanç ve düşüncelerini inkar eden milletler, taklitçisi olduğu topluluğun uydusu haline gelmişlerdir. 


Peygamberimiz Efendimizde bir Hadis-i Şeriflerinde mealen şöyle buyuruyorlar: 
“Kim bir kavme benzemeye özenirse, o da onlardandır.” 
Bu suretle, içi boşaltılmış Hıristiyanlık, kendi ırkından ve soyundan başkasına hayat hakkı tanımayan kokuşmuş yahudilik adetlerine özenti duymaya set çekmiş, taklitçiliği adet haline getirenlerin, milli ruhunu kaybedip, özendiği o topluluğun mahiyet ve karakterini elde edeceğine işaret buyurmuşlardır.

Dinin direği olan namaz ibâdeti, dahi güneşe tapanlara benzememek için, kerâhat vakitlerinde yapılmaz.


Cenâb-ı Hakk Kur’ân-ı Kerîm’inde meâlen şöyle buyurur: 

“Ey îmân edenler. Yehûd ile Nasârâyı (Hıristiyanları) dost edinmeyin. Onlar ancak birbirlerinin (Yahûdiler, yahûdilerin, Hiristiyanlar hiristiyanların) dostlarıdırlar, siz müminlerden her kim, onları dost tanır, velî tutarsa, şüphe yok ki o da onlardandır. Onlardan sayılır. Âhirette onlarla berâber haşrolunur...)” (Mâide, 51 Elmalılı, 3/1712),
“Mü’minler, mü’minleri bırakıpta kâfirleri dost edinmesin” (Al-i İmrân, 28 )
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de ehl-i küfre benzemekten korkutmak için; 

“Kim bir kavme benzemeye azmederse,o onlardandır ”buyurmuşlardır. (Feyzü’l-Kadir)

Diğer bir hadîs-i şerîflerinde; “Bir kişi, diğer bir kişinin ameline, yoluna ve âdetine râzı olursa, muhakkak ki o onlardandır.” buyurmuşlardır. (Kenzü’l-Ummal, 9/10)


Yüce dinimizin mensubu olduğunu, ve müslümanca yaşamaya çalıştığını söyleyen nice insanların,müslümanlarla alakası olmayıp, temamen başka dinlere mensup insanların adeti olan, "NOEL, PASKALYA" ve benzeri adetlere kendilerini kaptırıp, büyük günah bataklıklarına düştükleri bir hakikattir. 

İşte yukarıda bahsi geçen adetlerden biriside, bugün akşamdan sonra bütün hıristiyan alemince, ve memleketimizde de birçok gafil insan tarafından kutlanacak olan, noel ve miladi yılbaşı eğlenceleridir. O noel ve yılbaşı ki; Müslümanlıkla uzaktan yakından hiçbir alakası olmayıp bilakis hıristiyanlığın küfür kokan bir adeti olduğu için, hem dinimize, hemde özünü dinimizden alan örf ve adetlerimize zıttır.


İmâm-ı Rabbânî Hazretleri:
“İki dîni tasdik eden dahi, şirk ehlinden sayılır. İslâm hükümleri ile küfrü bir araya getirmeye teşebbüs edenler müşriktir. Halbuki küfürden uzaklaşmak, şirk şâibelerinden sakınmak tevhiddir.’ buyurarak, şöyle devâm eder:
Hindûların büyük bildikleri günlere tâzîm, Yahûdîler ve hıristiyanlarca bilinen âdetlere uymak, küfrü îcâp ettirir."
Nitekim ehl-i İslâm’ın câhilleri, bilhassa kadınlar, kâfirlerin belli günlerindeki küfür merâsimini icrâ etmektedirler. Bunları, kendileri için de bayram kabul edip, kızlarının ve kardeşlerinin evlerine onlar gibi hediyeler yollarlar... Böylelikle o merâsîme tam mânâsı ile îtinâ ederler. (Mektubât-ı Şerife, 3 /41)

İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Hazretleri, böyle merâsimleri icrâ ile ehl-i küfre benzeyenlerin acıklı sonunu şu ifâdeleriyle haber verirler:

Bir defâsında, bir hastanın ziyâretine gittim. Ölümü yaklaşmıştı. Hâline teveccüh ettiğim zaman gördüm ki kalbi, şiddetli zulmet içinde. Her ne kadar bu zulmetin kalkması için teveccüh ettiysem de kalkmadı. Çokça teveccühten sonra bilindi ki, bu zulmetler, kendisinde saklı duran küfür sıfatından dolayıdır. Bu sıkıntıların başlangıcı dahi, küfür ehli ile dost geçinip durmasıdır".

Bundan sonra belli oldu ki bu zulmetlerin def’i için teveccüh, yerinde bir iş değildir. Zîrâ onun bu zulmetlerden temizlenmesi, cehennem azâbına kalmıştır. Ki küfrün cezâsı da odur. Ve bana mâlum oldu ki, onda îmandan bir zerre miktarı mevcuttur ve bunun bereketiyle cehennemde ebedî kalmaktan kurtulacaktır.

Noel ve yılbaşı; içkiyi fuhşu teşvik edip, yeşeren çam fidanlarının yok edilmesine, israfa, kumara, cinayete ve sefalete teşvik edip iflasın amili olduğu ve İnsanı, insanlık tahtından indirip hayvani bir seviyeye düşürmektedir. Süfli bir hayata zebun kıldığı gibi, İnsanı mümtaz vasıflardan ayırıp, Hak'kın ve halkın nazarında en aşağı seviyeyelere düşürmektedir...


Yine içkinin kontrolü altına giren insana herkesin gözü önünde her türlü bayağılığı işlettiği, edep ve haya duygularının yok olmasına, birçok fazilet müesseselerinin yıkılmasına sebebiyet verdiği için. 
Daha bizim bildiğimiz bilmediğimiz, nice nice rezaletin işlendiği bir gece olması sebebiyle, yüce dinimizin esaslarına, içtimai hayata, akla ve mantığa, edep haya ve ahlak müesseselerine tamamen zıttır.

Muhterem Mü’minler! İşte böyle bir gece, biz mü’minlere, duvara astığımız takvimin tükenip bir yenisinin konulacağını hatırlatmaktan başka hiçbir şeyi ifade etmemelidir. Bir mü’minin bu gece niyetiyle, normal günlük yaşayışına ilaveten, en küçük bir değişik davranışta bulunması iman, inanç ve i’tikad noktasından büyük tehlike arz etmektedir. 

Bu sebeple, şuurlu mü’mine bu gecede düşen vazife; yemesinde içmesinde, giyim ve kuşamında en küçük bir değişiklik yapmayıp, sadece Ümmet-i Muhammedin bu gecenin şerrinden, zulmetinden emin olmaları, ve hakiki iman ve hidayet üzere hayatlarını tamamlamaları için Cenab-ı Hakk’a çokca dua ve iltica etmektir. 



Bir ayet-i kerimede meâlen 

“Bırak onları(kendi hallerine) yesinler, eğlensinler! Onları (boş bir) emel oyalayadursun. Yakında bilecekler onlar.”

(Emekli İMAM Hatip: Osman Yıldız)



Ayetlerimizi yalanlayanların ve ahiret gününe inanmayanların arzularına uyma. Onlar, Rablerine eş tutuyorlar". (En.am suresi. Ayet 150)

Allahın! düşmanlarının bayramlarını kutlamaktan sakının (Hazreti Ömer ra.)

"Kim herhangi bir gruba benzerse o da onlardandır." (Ebu Davûd, Libas 4) diyor Peygamberimiz. (asm)

Hiç yorum yok: