15 Haz 2012

Bu terazi, bu kadar sıkleti çekmez


             BU TERAZİ BU KADAR SİKLETİ ÇEKMEZ.!


‘Kıl san’at-ı Üstâd-ı tahayyürle temâşâ
 Dem urma eger ârif isen çûn u çerâdan’

(Eğer ârif isen ‘nasıl’ ve ‘niçin’ lerden bahsetme (bunlarla uğraşma); Üstâd’ın sanatını hayretle seyret.)

"İdrâk-i maâlî bu küçük akla gerekmez,
 zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.”

Ziya paşa

İnsanın aklı mahdut, idraki sınırlı olduğu için, birçok hususu anlamak noktasında aciz ve cahildir. Cennet ve cehennem, ruhun mahiyeti, evrenin derinlikleri ve sınırları, aklın kapasitesi gibi yüzlerce konuda, insan aklı aciz ve cahildir. İşte bu beyit bu acizliği formüle ediyor.




CUMANIZ MÜBAREK OLSUN


6 Haz 2012

MADDE VE MANA



MADDE VE MANA


Şu sonsuz kainatta bir parça toprak, şekillenmiş insan olmuş
Sonra kin düşmüş aralarına.!
Kimi madde de aramış kendini  
Tapmış araya pula puta!
Kimi mana da bulmuş kendini
Şems olmuş, Selahaddin olmuş, kimi Mevlana..

Hangi ateş yanmış Yunus gibi
Hangi deniz Mevlana dan engin
İçine girer yıkanır temiz kalmaz kimi?
Topraktan olduğuna inanır, toprağı yaradanı yoktur düşünesi.!

Kim yakar gök kubbenin ışıklarını kim söndürür.?
Kim getirir her sabah güneşi bize.?
Bir yerine bin alır yine de isyandadır bilmeyen..?
Şükreder bilenler bin verip bir alanda
Çünki doymanın zevkine varmışlardır MANA DA...

Cihan Güven


ALLAH size dünyayı, onunla ahireti arayasiniz diye vermistir. Ona meyledesiniz diye degil..! 

Hazreti Osman Radyallahu anh



12 May 2012

İSLAMIN MÜEYYİDELERİ


İSLAMDA SUÇ VE CEZANIN TEMELLERİ


( İSLAMIN MÜEYYİDELERİ )


İslam, ilahî bir nizamdır. Bütün Peygamberlerin ve Nebilerin dinidir. İslam’ın zıddı, cahiliyettir. İslam, tüm ayrıntılarıyla Cahiliyetin zıddıdır ve karşıtıdır. Çünkü İslam’ın her bir cüz’i, Allah’ın ilminin eseridir. Ona karşı olan her düşünce ve hareket de mutlaka cahiliyettir. Çünkü Cahiliyet, sınırlı olan insan ilminin eseridir. İslam kemali kendisidir. Cahiliyet ise eksikliğin kendisidir. İnsan bu iki yoldan birine uymakta serbesttir.  

Yüce Allah (cc): “Doğrusu biz ona (İnsana),gerçek yolu; hidayet yolunu gösterdik. İster şükreden olsun, ister nankör olsun” (insan,3) buyurmaktadır. 

İnsan şükrederse mükafat görür. Nankörlük ederse ceza görür. İslam’ın bir Ceza Hukuku vardır. İslam dini insan tabiatını gözetmiş ve hükümlerini insan fıtratında olan korku ve ümit ile kuvvet ve zafiyet üzere kurmuştur. İslam Dini gibi Müeyyideleri de Güzeldir.

"kuvvetlendiren" manasına gelen müeyyide, kanun, ahlâk gibi kurumların buyruklarının yerine getirilmesini sağlayan güç anlamına gelmektedir.Yaptırım demektir.


Din kurallarının müeyyidesi daha çok ahiretele ilgili olup, Allah korkusu, Cennet, Cehennem gibi tasavvurlardır Bunun yanında, din kurallarına uymayanlar, inananların sosyal baskısı ile karşılaşırlar. Ahlâk kuralları da, sadece bir nasihat, tavsiye olmayıp, cemiyetin manevî müeyyidesi ile desteklenmiştir Bu kaidelere riâyet etmeyenleri cemiyet hoş görmez, bu gibileri kınar, azarlar. Bazen adeta cemiyet dışına atar Bu gibi müeyyideler tamamen manevî mahiyette olmakla birlikte, bazen bunlar devletin maddî müeyyidesinden daha etkili olmaktadır.

İslam’ın haram kıldığı bütün suçlar, toplumu çökerten suçlardır. İslam’ın toplum ve fert hayatı için tehlike olarak kabul ettiği ve K.kerim le Sünnette ismi geçen suçlar şunlardır:



1-Zina 2-İftira (Kazf ) 3-Şarap içmek 4-Hırsızlık 5-Eşkıyalık 6-İrtidat (Dinden çıkma) 7-İsyan ve ihtilal ( el-Bağy) 8-Kasıtlı veya kasıtsız öldürme ve yaralama…
Bu suçları işleyenlere Din, mutlaka cezalarını vermiştir. Bunlar, Fıkıhta “Hudud” olarak isimlendirilen suçlardır. Bunları işleyenlere İslam Müeyyide uygular. Had uygulanır. Bunlara “Had cezası” denir.

İslam’ın Müeyyideleri : 1-Cihad, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırma birde dünyevi ceza ile ortaya çıkan Beşeri Müeyyideler. (İnsana mensup, İnsanî yaptırım, ceza)

2- Allah’ın emirlerine muhalefet etmekten dolayı kendiliğinden meydana gelen. Fıtrî Müeyyideler.(Doğuştan, yaratılıştan , kendiliğinden gelen yaptırımlar, cezalar)

3- Dünyada Allah’ın azabı, Ahirette sevap ve ikap (ceza) ile ortaya çıkan Rabbanî Müeyyideler dir. (Cezasını Allah’ın tespit ettiği Had cezaları gerektiren suçlar, yaptırımlar)


(Cezasını Allah’ın tespit ettiği Had cezaları gerektiren suçlar, yaptırımlar)

“ Hudud” olarak isimlendirilen suçlara girmeyenlere de “ Tazir Suçları” denir ki müeyyidesi beşeri Müeyyidelerdir. İslam’ın emirlerinden birini terk eden yahut dinin 

yasakladığı ancak cezasını belirtmediği bir suç işleyene bu “Tazir Cezası” verilir. Had ve Kefareti bulunmayan günahları işlemek gibi. Örnek : Faiz, emanete hıyanet, sövme ,rüşvet, ölçü ve tartı aletleriyle oynama, zekat vermekten kaçınma, haram olan şeyleri yeme gibi fiiller bu kısma girer. Biz burada bunlardan Fıtrî ve Rabbanî müeyyideleri açıklamaya çalışalım. Selam Allahın emirlerine uyanlara olsun. 
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 “ Hudud”   




 Allah’ın emirlerinden ayrılırken kendiliğinden gelen cezadır. Çünkü İslam Beşeriyetin fıtratıdır. Yüce Allah (cc) : “ o halde (ey Resulüm) gerçek Müslüman olarak kendini dine doğrult.(Başkasına itaat etme); Allah’ın Dinine ki, Allah’ın yarattığı bu dini değiştirmeye kimsenin gücü yetmez. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların Çoğu hak dinin İslam olduğunu bilmezler. ( Rum,30) buyurmaktadır.

İnsan, fıtrat yolunun dışına çıkınca kendisine azap vermiş olur ve sapıklığa düşer. Fıtraten eziklik içine girer. Yüce Allah (cc) : “ Benim zikrimden (İslamdan) kim yüz çevirirse ona dar bir geçim Ahirette de kör olarak haşrederiz.” ( Taha,124) buyurmaktadır.


 “ kendinize zulmetmeyin”


Evet Allah’ın sözünün geçmediği, İslam’ın olmadığı bir hayat tarzı, Dünyada dar bir geçime ve Ahirette şiddetli azaba vesile olacaktır.

Yine Yüce Allah, küfür ve sapıklık içerisinde olanların kendi nefislerine zulmettiklerini bilerek şöyle buyurur : “ kendinize zulmetmeyin”(Tevbe,36) Ve : “ Biz onlara zulmetmedik lakin onlar kendilerine zulmettiler.” (Nahl,118) 

Beşeri hayat ancak İslam dini ile doğruluk üzere olabilir. Nefes alamayanın boğulduğu, yemek yemeyenin öldüğü gibi İslam’ın herhangi bir cüz’inden sapmak, sapanları kuşatan cezaları beraberinde taşır ve onları ezer.

Allaha kul olmayı reddedeni Allah’ın kanunları cezalandırır. Ve onu insana kul eder. İslam’ın herhangi bir cüz’inden sapmanın uygun bir cezası vardır. Maslahat: Allah’ın kanunlarına itaat etmektedir. İslam’dan sapma, yok olmaya ve eziyet çekmeye vesiledir.

Müslümanın durumu ise bunun aksinedir. O, hem dünyada mutludur ve hem de Ahirette nimetler içerisindedir. Yüce Allah :” Erkek olsun Kadın olsun kim mümin olarak Salih amel işlerse onu, güzel bir hayatta yaşatacağız ve işlemekte oldukları amellerin daha güzeli ile mükafatlarını elbette vereceğiz.”

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------  

FITRÎ MÜEYYİDELER



Beşeri hayat ancak İslam dini ile doğruluk üzere olabilir. Nefes alamayanın boğulduğu, yemek yemeyenin öldüğü gibi İslam’ın herhangi bir cüz’inden sapmak, sapanları kuşatan cezaları beraberinde taşır ve onları ezer.


Allaha kul olmayı reddedeni Allah’ın kanunları cezalandırır. Ve onu insana kul eder. İslam’ın herhangi bir cüz’inden sapmanın uygun bir cezası vardır. Maslahat: Allah’ın kanunlarına itaat etmektedir. İslam’dan sapma, yok olmaya ve eziyet çekmeye vesiledir.

Allah’ın emirlerinden sapmak, emirlerine muhalefet etmek , emirlerinden ayrılmak ve sonunda da insanın başına getirecekleri fıtrî cezalar yani doğuştan, yaratılıştan ve kendiliğinden gelen cezalar konusunu misallerle izah etmeye çalışalım. ( 10 Misal )

Zina : Zina konusunda Allah’ın verdiği fıtrî ceza pek çok olup bunların çektirdiği eziyet varılan zevkten gerçekten daha çoktur.

1-Kadın zinadan dolayı hamile kalabilir. Hamile kalınca hastalanacak ve çalışamayacaktır. Bu durumda nafakasını temin edecek kimse yoktur. Yüzüstü bırakılmıştır. Ya çocuğunu düşürecektir ki bu, aldığı zevkten kat kat daha fazla eziyet çekmesine vesile olur. Yahut da hamileliğin sıkıntılarını ve çocuğun sorumluluklarını yüklenecektir ki bunun vereceği eziyet de aldığı zevkin kat kat üstündedir.

2-Zina yoluyla geçen frengi, belsoğukluğu cinsel organlarının uyuz olması zührevi hastalıkların bulaşması ki bu hastalıklar sadece zina yoluyla geçer.

3-Karı-Kocanın birbirlerine ihanet etmekten dolayı çekecekleri vicdan azabı. Evli olsun olmasın her zaman için yaptıklarının başkaları tarafından duyulacağı endişesi.
4-Aile düzeninin bozulması. Zina, eşler arasındaki sevgi bağını bozar. Cinsî gücün başka yerde harcanması eşler arasındaki sevgi bağının kopmasına vesile olur. Ailede huzur kalmaz. Boşanma ve çocukları kaybetmenin vereceği üzüntü ve eziyet. Tekrar evlenme ve aynı akıbete uğrama.

5-Kadın ve erkeğin birbirlerine yanaşmalarından özel bir sevgi doğar. Ama zina eden kişi için bu ruhî bir sıkıntıya dönüşür.

6-Zinaya alışan, daima onun şerri içerisinde huzursuz bir hayat geçirir. Aldatmak ve kandırmak için sürekli bir çaba harcama ve istediğini elde edememenin verdiği sıkıntı onu huzursuz eder. Bu durumdaki kişi yaşlanır. Çoluk-çocuk sahibi, akraba sahibi olamaz. Hastalandığında, yaşlandığında ona kim bakar. 
Zina, gerçekten fertleri, aileleri ve cemiyeti yıkan çirkin bir harekettir. Onun için Yüce Allah cc): “ Zinaya yaklaşmayın, Çünkü zina fuhuştur; çirkin bir iştir ve kötü bir yoldur.” ( İsra,32) Zina kötü bir yoldur. Kötü bir yoldan gitmenin cezası hemen ardından gelir. Bütün bunlar İslam’ın, bu suç için tayin ettiği bedenî cezadır. Allahın azabı ise tövbe etmeyen için ondan sonra gelicidir.


Allah’ın emirlerinden sapmak, emirlerine muhalefet etmek , emirlerinden ayrılmak ve sonunda da insanın başına getirecekleri fıtrî cezalar. Yani doğuştan, yaratılıştan ve kendiliğinden gelen cezalar konusunu misallerle izah etmeye çalışalım. ( 10 Misal )

2-İÇKİ İÇMEK:

İçki, Allah’ın dininde haramdır. Her haramda olduğu gibi içki içinde ceza vardır. Haram olan bu işi yaparak Allah’ın emirlerinin dışına çıkan kimsenin uğrayacağı cezalardan bazısını şu şekilde sıralamak mümkündür.
1-İçki içen kimse ilk olarak şuur ve aklından zarar görür. Mesela bir kadeh içki içen, daktilo duşlarını birbirinden ayıramayacak kadar kendini kaybeder.
2-Alkol alan kişi, irade ve hafıza kuvvetini yitirir. Dalgınlığı artar. Dil sürçmeleri çoğalır.
3-Trafik kazalarının % 13’ü,alkollü araba kullanmaktan olmaktadır. Bir çok cinayet, facia ve ihanetin sebebi alkoldür. Bu ceza fıtrî olup yalnız bu suçu işleyene değil ona müsamaha gösteren topluma da dokunur. 
4-Alkolun zararı, ferdin nesline de geçmektedir. Sarhoşların çocuklarının bünyeleri sağlıklı değildir. Suç işleme ve kötülüğe sapma meyilleri fazladır.
5-Bir çok hastalığın sebebi, alkoldür. Akıl hastaları, tansiyon yükselmesi, bir çok mide ve ciğer hastalıkları, hazımsızlık gibi daha nice hastalığın oluşmasında alkolün büyük rolü vardır. 
6-Alkolun fıtrî cezalarından birisi de vaktin öldürülmesidir. Düşmanlık tohumlarının ekilmesidir. Ailelerin yıkılması, vicdanın körelmesi, duyguların yok olması gibi zararları vardır.

3-KUMAR OYNAMAK :

Allah’ın emirlerine muhalefet etmekten dolayı ceza gerekir. Kumar da böyledir. Terettüp eden fıtrî cezalar çoktur. Bu cezalar, kumarbazın uğrayacağı tazir cezası ile kıyamette çekeceği cezaların
Dışındadır. Fıtrî Cezalar ise : 
1-Kumar esnasında kumarbazın asabı bozulur. Çünkü o anda bütün aklî gücünü oyuna yöneltmiştir. Tüm dikkatiyle kazanıp kazanamayacağını takip eder. Asabı oldukça yorulur. Kumarbaz her an biraz daha oyuna dalar. Oyun, oyunu açar. Mesele, meseleyi açar. Nihayet kumarbazın asabı son haddine kadar gerilir. Ve bu böyle devam ederse kişide şahsiyet diye bir şey kalmaz.
2-Kumarcı, kaybedince üzülür. Kazanınca sevinir neşelenir. Her iki durumda da kumarbazın zamanı kumarla ilgili duygu ve düşüncelerle geçer. Diğer görevlerini yerine getirmeye zaman bulamaz. 
3-İnsan,kumarda ya kaybeder, ya kazanır. Bunun neticesinde kumarbazlar arasında daima kin, düşmanlık ve kıskançlık duyguları hâkimdir. Kumarbazın ortamı; kin ve nefret diyarıdır. Orada mutluluk yoktur.
4-Bugün kazanan yarın kaybeder. Kaybeden nafakasını, evini bile verebilir. Kazanan sadece kumarhaneyi işletendir.
5-Kumarda kazanan parayı nasıl harcayacağına aldırış etmez. Çünkü ter dökmemiş. Kaybedende mecburen ihanet ve hırsızlığa sürüklenir. Her iki durum da yoldan sapmadır. Kanunî takibata sebeptir.
Kumarbaz, tembelliğe alışır. Kumarbazın hayatı; borç, sıkıntı ve sefalettir. Doğru dürüst bir hayat düzenine sahip olamazlar.  

12 Mayıs, 2012 19:00
Münür GÖRGÜN: E. Müftü 

6 May 2012

VEFALI OL


Dostlarını daima vefâ ile hatırla cân!Arayan sen ol, bulan sen; tanıyan sen ol, kucaklayan yine sen.
KULA VEFASI OLMAYANIN HAKK`a VEFASI OLMAZ...
Hz Mevlânâ
SEN; 
Varını yoğunu, malını mülkünü ver de, bir gönül al, al da ..O gönül mezarda, o kapkara gecede 
sana 

IŞIK VERSİN, NUR VERSİN. Hz mevlana


Kardeşinin derdine sevinip gülme, sonra ALLAH o'na merhamet eder de, seni o nun sahip olduğu derde müptela kılar (Tirmizi)


4 May 2012

Kelime-i Şahadet



Kelime-i Şahadet' 



Dünyada olan 5 fayda
1- Adı güzel çağrılır
2- İslamın emir ve yasakları kendisine farz olur 
3- Cezadan ve aşağılanmaktan kurtulur 
4- ALLAHü azim-üş-şan, ondan razı olur 
5- Cümle müminler ona muhabbet eder 

Ölürken olan 5 fayda 
1- Azrail aleyhisselam ona güzel suretle gelir 
2- Yağdan kıl çeker gibi ruhunu alır 
3- Cennet kokuları gelir 
4- Müjdeci melekler gelir 
5- Merhaba ya mümin! Sen cennetliksin denir 

Kabirde olan 5 fayda 
1- Kabri geniş olur 
2- Münker ve Nekir güzel suretle gelir 
3- Bir melek ona bilmediğini talim eder( öğretir ) 
4- ALLAHü azim-üş-şan bilmediğini hatırına getirir
5- Cennetteki makamı görünür 

Arasat’ta olan 5 fayda 
1- Sual ve hesabı kolay olur 
2- Kitabı sağından verilir 
3- Mizanda sevabı ağır gelir 
4- Arş’ın altında gölgelenir 
5- Sıratı yıldırım gibi geçer 

Cehennemde olan 5 fayda 
1- Cehenneme girerse, Cehennem ehli gibi gözleri gök olmaz 
2- Şeytanı ile çatışmaz 
3- Ellerine ateşten kelepçe, boynuna zincir vurulmaz 
4- Hamim suyundan içirilmez 
5- Ebedi cehennemde kalmaz 

Cennette olan 5 fayda 
1- Cümle melekler ona selam verir 
2- Sıdıklar ile refik olur 
3- Ebedi cennette kalır 
4- ALLAHü teala ondan razı olur 
5- ALLAHü tealanın cemalini görür


  

Ey oğul!


Ey oğul! 
Dünya dipsiz bir denizdir.
Onda niceleri boğulmuştur.
Bunun için takvadan bir gemi edin. 
İçine îmânı yükle.
Tevekkül yelkeniyle açıl.
Ancak bu şekilde selâmetle yol alır, 
sahile çıkarsın. 
Hz. Lokman (as)

20 Nis 2012

Köyümü göresim gelir

Bayburt Eymur Köyü

Köyümü göresim gelir


İlkbahar mevsiminin gelişiyle herkesin yüreğinde bir köy özlemi yavaş yavaş kıpırdamaya başlar. Bir çoğu köye gitme heyacanını şimdiden dost ve arkadaşlarla paylaşarak gidip gitmeyeceğini, veya ne zaman ğideceğini herkes biri birine sorar, öğrenir ona göre programlar yapılır. Gidene kadarda 

sürekli köy ve köye gidiş sohbetleri yapılır'da yapılır. Neden bu kadar sevgi derseniz! tabiiki onu ancak köyde doğup yaşayan tozuyla toprağıyla, dağıyla taşıyla haşr olan bilir.  İşte, Şair "Köyümü göresim gelir"adlı güzel şiiriyle özlem ve hasret duygularını dile getirerek bizlere ne güzel tercüman olmuş. Hazırlıklar yapıpılıpta köye gidilmezmi hiç elbette gidilir. Gidenlere öncelikle hayırlı yolculuklar dilerken, bir şeyide ihmal etmemek lazım, asıl unutulmaması gereken şey Yüce Allah cc.nın rızasına uygun olan Sıla'i rahimdir; Sıla'i rahimin daha çok insani olan! bazı gereklerini gerçek bir ibadet bilinciyle yerine getirirsek çok daha iyi olur. 

İşte o zaman yapmış olduğumuz memleket ziyareti sevap hanemize kazanılmış iyi bir amel olarak işlenir İNŞAALLAH. selamlar, Bayburt Eymur Köyü


 BİR HADİS

Müjdeler olsun sana!

(Bir kimse, köydeki arkadaşını ziyarete gider. Bir melek ona der ki:
- Böyle nereye gidiyorsun?
- Bu köyde bir arkadaşım var. Onu ziyarete gidiyorum.
- Bunun sana bir iyiliği, bir yardımı dokundu da, onun için mi gidiyorsun?
- Hayır, sırf Allah rızası için ziyaretine gidiyorum.
- Müjdeler olsun sana! Beni Hak teâlâ gönderdi. 
Hiçbir menfaat ummadan arkadaşını ziyarete gittiğin için, Rabbimizin sevgisine kavuştun.) Hadis-i Şerif -Müslim, Hakim





SILA-İ RAHİM

Sıla: Kavuşmak, ulaşmak, vuslat demektir.
Sıla; “ulaşmak”,“ kavuşmak” manasına gelen “vusul” kökünden mastardır.
Rahim; kelime olarak rahmetten gelir. Rahmet “acımak”, “şefkat duymak ” manalarını taşır.
Akrabalık, hısımlık, yakınlık, kuvvet, karabet gibi farklı kelimelerle dile getirilen beşeri yakınlığı ifade eder. (Fîrûzâbâdî, İbnü'l-Esir)
Bir nesneyi bir nesneye ulaştırmak bitiştirmek ve eklemek manasındadır. (Okyanus)
Sıla-i rahim: Hısım akrabayı ziyaret emek ve onlarla görüşmek ve mektuplaşmak; alakayı devam ettirmek akrabanın kusurlarını affetmekdir.
“Sözgelimi iş ve ikamet yerimiz akrabalardan uzaklarda ise zaman zaman ziyaretlerine gitmek, mektup yazıp telefon etmek; yakında ise arada sırada görüşmek, yardımımıza muhtaçsa yardım etmek, hastaysa ziyaret etmek, bir meselesi varsa ilgilenmek; sürurunda tebrik, üzüntüsünde teselli ve taziyede bulunmak, hal hatır sormak, selam vermek vs. hepsi sıla-i rahme dâhildir.
Sıla-i rahim öncelikle akrabalara karşı talep edilmiş ise de, komşulara, arkadaşlara, meslektaşlara, iş arkadaşlarına, din kardeşlerine ve her çeşit tanıdıklara karşı da vazife ve borç kılınmıştır.
Sözgelimi, karşılaştığımız bir mümine, tanımasak bile verilen bir selâm, yaşlı bir kimseye yer gösterme, otobüste yer verme, düşen bir çocuğu kaldırma, soran kimseye adres tarif etme, ictimâî münasebetlerde güler yüzlü, tatlı sözlü olma, hayırhah ve yardımsever tavrı takınma vs. hepsi birer sıla-i rahim'dir.
Şu halde sıla-i rahmi, bu sayılanlardan sadece biri olarak anlamak büyük bir eksiklik olur. Âlimler sıla-i rahmin dereceleri olduğunu, en yüksek derecesinin nikâh düşmeyecek derecedeki yakın akrabalar arasında bulunduğunu, buna riayetin farz olduğunu söylerler.
Bu görüşe göre amca, dayı çocukları arasında farz olmaz. En aşağı derecesini de selamlaşma olarak ifade eden olmuştur. Bazı âlimler, miras babında zevi'l-erhâm (yakın akraba) denen bütün akrabaya farz olduğuna hükmetmiştir.” (Kimya-yı Saadet)
Rahim (akrabalık) Allah’ın (cc) isimlerinden bir isimdir
Rahim (akrabalık) arşta güzel bir dille şöyle konuşur:
“Allah’ım! Benimle ilgi kuranla ilgilen, benden uzaklaşandan sen de uzaklaş.” Bunun üzerineCenab-ı Hak (cc):
“Ben Rahman ve Rahim’im. Rahimi (akrabalığı) ismimden aldım. Kim ona bağlanırsa, onunla ilgilenirim. Kim onu terk ederse, ben de onu yüzüstü bırakırım.” buyurdu. (Bezzar)

Kaynak: Buhari, Edeb 13; Müslim, Birr 17, (2555)
Hadis No : 3277
Ravi: Ebu Hüreyre
Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim, rızkının Allah tarafından genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahim yapsın."

Kaynak: Buhari, Edeb 12
Hadis No : 3278
Ravi: Ebu Hüreyre
Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Nesebinizden sıla-i rahm yapacaklarınızı öğrenin. Zira sıla-i rahim akrabalarda sevgi, malda bolluk, ömürde uzamadır."

Kaynak: Tirmizi, Birr 49, (1980)
Hadis No : 3279
Ravi: Meymüne
Tanım: Resulullah (sav) 'dan izin almadan bir cariye azad ettim. Resulullah'ın benimle kalma günü gelip, beraber olduğumuz zaman: "Ey Allah'ın Resulü, cariyemi azad ettim, farkettiniz mi?" dedim. "(Sahi mi söylüyorsun), bunu yaptın mı?" dedi. Ben, "Evet!" deyince: "Keşke onu dayılarına verseydin, senin için daha hayırlı olacaktı!" buyurdular.

Kaynak: Buhari, Hibe 15; Müslim, Zekat 44, (999); Ebu Davud, Zekat 45, (1690)
Hadis No : 3277
Ravi: Ebu Hüreyre
Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim, rızkının Allah tarafından genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahim yapsın."

Kaynak: Buhari, Edeb 12
Hadis No : 3278
Ravi: Ebu Hüreyre
Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Nesebinizden sıla-i rahm yapacaklarınızı öğrenin. Zira sıla-i rahim akrabalarda sevgi, malda bolluk, ömürde uzamadır."

Kaynak: Tirmizi, Birr 49, (1980)
Hadis No : 3279
Ravi: Meymüne
Tanım: Resulullah (sav) 'dan izin almadan bir cariye azad ettim. Resulullah'ın benimle kalma günü gelip, beraber olduğumuz zaman: "Ey Allah'ın Resulü, cariyemi azad ettim, farkettiniz mi?" dedim. "(Sahi mi söylüyorsun), bunu yaptın mı?" dedi. Ben, "Evet!" deyince: "Keşke onu dayılarına verseydin, senin için daha hayırlı olacaktı!" buyurdular.

Kaynak: Buhari, Hibe 15; Müslim, Zekat 44, (999); Ebu Davud, Zekat 45, (1690)

http://www.facebook.com/ilminfazileti


Memleket özlemi yanar içimde.
Yandıkça köyümü göresim gelir.
Vatan özlemiyle kavrulur içim.
Her geçen gün kahrımdan ölesim gelir...

Şimdi yemyeşildir o bizim eller.
Dalında şımarmış,diktiğim güller.
Gözümde yaş ile yüreğim özler.
Yakıp gurbet ili,göçesim gelir.

Bizim güllü inek,bir yavru yapmış.
Diktiğim meyveler,hep çiçek açmış.
Baktım ki bayrama,bayağı varmış.

Hasretten isyana düşesim gelir.

Sabah namazında ötüşür kuşlar.
Çiftçiler gününe böylece başlar.
Ayşe bacı öğlene patates haşlar.
Kokusunu buradan duyasım gelir.


Gece gök yüzünde parlak yıldızlar.
Altında saklambaç oynar çocuklar.
Sabahtan tarlaya gider azıklar.

Gurbetten köyüme uçasım gelir.



Çok vefaat eden olmuş köyümde.
Bende öleceğim günün birinde.
İstemem öleyim gurbet ilinde.
Köyüme vasiyet edesim gelir.

Sedat'ım yanarım köy hasretiyle.
Yaşayıp dururum,hep hayaliyle.
Anarım köyümü,her gün yar ile.
Gurbetten sılaya,göçesim gelir.


SEDAT YILDIRIM


18 Nis 2012

KUTLU DOĞUM -2


Bayburt Eymur Köyü

KUTLU DOĞUM -2



KUTLU DOĞUM -2

Bu Hafta Alemlere rahmet olarakgönderilen Peygamber Efendimizin doğumunun kutlandığı “Kutlu Doğum Haftası.” Busene ki kutlamaların konusu : “Hz. Peygamber, Kardeşlik Ahlakı ve KardeşlikHukuku” dur. Biz kardeşliği ondan öğrendik. Çünkü O, bizim hayatımızın anlamıdır ve rehberidir. 
Peygamberimizin doğumu mutlu bir olaydır. O’nu iyi tanımalıyız ve tanıtmalıyız. Çünkü Peygamberimizin hayatı; kardeşlik,muhabbet, şefkat, fazilet ve samimiyet dolu bir hayattır. 
Rahmet peygamberi Efendimiz bundan 1441 sene önce miladı 571 yılı günü Mekkededünyayı şereflendirmişti. Hz. Peygamber pazartesi günü doğdu. Pazartesi günüvefat etti. 

Hz.Peygamberin Şemaili: Hz. Peygamberin yüzü ayın on dördü gibi parlardı.Uzuna yakın orta boylu idi. Saçını uzattığı zaman kulaklarının memesini aşardı.Alnı açık ve genişti. İki kaşının arasında bir damar vardı. Kızdığı zamankabarır ve görünürdü. Adımlarını geniş atar yürürken yüksek bir yerden inergibi öne doğru eğilir vakar ve sükûnetle rahatça yürürdü. 

Bakmak istediği zaman bakacağı tarafa tamimiyledönerek bakardı. İnsanların en cömert gönüllüsü, en doğru sözlüsü ve en yumuşaktabiatlısı idi. Soyca insanların en şereflisi idi. Onu tanıyanlar ona en derin sevgi ile bağlanırlardı. 

Hz. Peygamberin Ahlakı kurandı.

Hz. Peygamberin Ahlakı kurandı. Şahsıiçin kin tutmaz, öç almazdı. Bir şeyi beğenirse; Kuran, onu beğendiği içinbeğenirdi. İki şey arasında muhayyer bırakıldığı zaman en kolay olanınıseçerdi. Şayet o kolay olan şey günah bir şeyse ondan insanların en uzak duranıidi. Kötü söz söylemez. Kötülük etmezdi. Sözlerini uzatmazdı. Kelimeleri tanetane söylerdi. 

Duası:“ Allah’ım… Ahlakımı güzelleştir” diye dua ederdi. Lüzumsuz yere konuşmazdı.Kimseyi hor görmezdi. Hakka tecavüz etmedikçe kimsenin sözünü kesmez. Hakka tecavüzedince ya onu men ederek sözünü keser veya o meclisten kalkıp giderdi. 

“ Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere  gönderildim.” 


“ Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere (Peygamberolarak) gönderildim.” Buyuran Peygamberimize, Onun Ahlakına, Onun getirdiklerine,Onun oluşturduğu “Müslüman İmajına”, Onunyaymaya çalıştığıİslam anlayışına,Onun çizdiği modele; Hulasa Hz.Peygamber (s.a.v)den ve Onun ahlakından yararlanmaya her zaman olduğu gibi bugünde çok muhtacız.

Bu gün Müslümanlar ve hatta İslamülkeleri arasında ki kargaşa ve kaos ve buradan kaynaklanan nice insanlarınızdırabı Hz. Peygamberin güzel ahlak ve hayat felsefesinden nasibini alamamışkimi insanların karar ve uygulamalarında aranmalıdır.

Peygamberimizi (s.a.v), gelişen dünya şartlarına yön verecek, İnsanlık problemlerine çözüm getirecek K.Kerim zenginliğiile yeniden tanımalı ve tanıtmalıyız.

Yüce Allah, kulları olan biz insanlara onun nimet ve ihsanını Onunla tamamlamıştır. O, İnsanları tevhit inancına davet etmiş, kardeşlik duyguları içinde birbirini seven fazilet sahibi bir ümmet, bir İslam camiası meydana getirmiştir.

1989 yılından beri, Peygamberimiz Hz. MuhammedMustafa (sav)in kutlu ve nurlu doğumunun sene-i devriyesini “Kutlu DoğumHaftası” adı altında bir hafta boyu (14-20 Nisan) ülke çapında Hz. peygamberiçeşitli yönleriyle tanıtacak ilmî toplantılar düzenleyen ve faaliyette bulunantüm kardeşlerimin bu hayırlı hizmetlerini takdirle karşılıyor, SevgiliPeygamberimizin doğumunun 1441.Yıl dönümünün Vatanımızın huzur ve saadetine,milletimizin kardeşliğine, birlik ve beraberliğine, bütün insanlığın hidayetineve peygamber ahlakına yönelmesine vesile olmasını niyaz ediyorum. Selamlar. Münür GÖRGÜN

14 Nis 2012

KUTLU DOĞUM

Bayburt Eymur Köyü



KUTLU DOĞUM


Bizi ve her şeyi yaratan,bitmez ve tükenmez nimetler içinde yaşatan Yüca Allaha hamd eder,kutlu Doğumunun 1441.senei devriyesini kutlamakta olduğumuz Peygamberimiz Hz.Muhammed Mustafa (s.a.v)efendimizi,bütün ev halkını,soyundan gelenleri,kendisi ile sohbet ve islam davasına sohbet edenleri sevgi ve sygıı ile selamlarım.
Sevgili Kardeşlerim! Bilindiği gibi Cenabı Hak,İnsanlara akıl,zeka,irade gibi nimetler vermekle kalmamış onlara bir takım seçkin kişiler aracılığı ile doğru yolu göstermiş ve insanların karanlık dünyalarını aydınlatmıştır.Bu seçkin kişiler Peygamberlerdir.
Tarih boyunca dünyanın her yerinde görünen hayır,ahlak,fazilet,adalet,merhamet ve şefkat tezahurleri Allahın İrşad ve Hidayetine,Peygamberlerin İlahî Davetine dayanır.
Yüca Allah (c.c):"Her Ümmetin Peygamberi mevcüttür"(Farır/24,Yunus/47) buyararak bu gerçeği açıklamıştır.

 
Gerçekten Peygamberler,insanların mutluluğu için uğraşmişlar; hasedin,fesadın, şerrin,ahlaksızlığın kökünü kazıyıp atmak için çalışmışlar Kardeşlik ruhunun tesisi için uğraşmışlar ve insanlara seadet yolunu göstermişlerdir.
Peygamberler olmasa idi şüphesiz ki yer yüzü bugunkünden çok daha karanlık,çok daha sıkıntılı,problemler bugünkünden çok daha büyük olurdu.
Bu sebeble insanlık dün olduğu gibi bugün de o büyük yol göstericilere;Peygamberlere çok şey borçludurlar.İlk Peygamber Hz.Adam ile son peygamber Hz.Muhammed (s.a.v) arasında pek çok peygamberler gönderilmiştir.K.Kerimde sadece bunların 25 tanesinin ismi geçmektedir.


Peygamberler zincirinin son halkası Hz.Muhammed ( s.a.v)dir.O Hatemül-Enbiyadır.
Kıymetli kardeşlerim! Nurlu ve Kutlu Doğumunun 1441. seneyi devriyesini "Kutlu Doğum Haftası"adı altında 1989 yılından beri kutlamakta oldığumuz Hz.Peygamber(s.a.v)in doğumu elbette insanlık tarihinin en büyük hadiselerinden biridir.Hz.Peygamberin doğumu,topyekün insanlığın da yeniden doğumu sayılır.
O'nun dünyayı şereflendireceği güne kadar; ak'ın karadan,gecenin gündüzden,gülün de dikenden farkı yortu.Dünya adeta umumi bir matemhane,varlık da bir kaos'tu.O'nun doğumundan sonra her şey adeta yeniden dirildi ve gerçek değerini buldu.
Hz.Peygamber(s.a.v)in yeryüzünü şereflendirmesi;aynı zamanda insanlığın da dirilişi sayılır.Hz.Peygamber,cihanı aydınlatan mesajıyla;dünyayı yeniden göklere göre tanzim etmiştir. 


O'nun yaydığı aydınlık sayesinde karanlıkların büyüsü bozulmuş,şeytanlar bozguna uğramış,hak gelmiş ve eşyanın mahiyeti değişmiştir.
Çünkü Hz.Peygamberin (s.a.v) dünyaya geldiği devrede dünyada, insanın en muhtaç olduğu şey: Huzur , sükun,asayış,emniyet,kardeşlik ve kardeşlik ahlakı kalmamıştı.
Dünyanın bir çok bölgesinde kanlı boğuşmalara sahne oluyordu.Dünyanın düzen girmesi,insanlşığın islahı için,kardeşlik ve kardeşlik ahlakı için bir peygamberin gelmesine ihtiyaç vardı.Bütün dünya Hz.Peygamberi dört gözle bekliyordu.Beklenen gelecekti...Alemlere Rahmet olarak gönderilen Hz.Peygamber (s.a.v) bundan 1441 sene önce miladî 571 yılı pazartesi günü Mekkede dünyayı şereflendirmişti.Hz.Peygamber(s.a.v)in doğumu mutlu bir hadiseydi..
"Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere ( poeygamber olarak) gönderildim" (Muvatta) buyuran sevgili peygamberimize,onun ahlakına,onun getirdiklerine,O'nun oluşturduğu kardeşlik anlayışına ve " Müslüman İmajına",O'nun yaymaya çalıştığı islam anlayışına,O'nun çizdiği modele.....Hulasa Hz.Peygamber (s.a.v)den , O'nun örnek ahlakından ve kardeşlik anlayışından
yararlanmaya her zaman olduğu gibi bugün deçok muhtacız.Peygamberimizİ;gelişen dünya şartlarına yön verecek insanlığın problemlerine çözüm getirecek K.Kerim zenginliği ile yeniden tanımalı ve tanıtmalıyız.
Bunun için bu sene Kutlu Doğum Haftasında" kardeşlik ahlakı ve kardeşlik" konusu ön pilana çıkarılmıştır. 

Devam edceğiz İnşaAllah.Selamlar...



Münür GÖRGÜN

5 Nis 2012

Bayburtlu Zihni Kimdir

Bayburt Eymur Köyü

Bayburtlu  Zihni Kimdir



Bayburt'un Manevi Önderler



Zihni, Bayburt'un orta halli bir ailesine mensuptur.
Babası Hacı Osman efendinin ilmiyeden olduğu tahmin ediliyor.
Şairin asıl ismi Mehmet Emin olduğu ancak rüyasında kendisine Zihni diye hitap edilmesinden sonra Zihni adını taşıdığı belirtilmektedir.
Bayburtlu Zihninin Kırkpınar köyünde arazisinin olduğu oğlu Ahmet Revayinin üzerine kayıtların olduğu tespit edilmektedir.
Bayburtlu Zihni 16 yaşına kadar Bayburt daki
medreselerde tahsil görmüş Kuran-ı Kerimi hıfzetmiş arapçası mükemmeldir.

Divanındaki gazellerinden biride parçadır. Bayburt medreselerinden başlattığı tahsilini Trabzon ve Erzurum medreselerinde tamamlayıp 20 yaşlarında İstanbul'a gitmiştir.

Bazı devlet büyüklerine sunduğu kasideler sayesinde Divan-ı Hümayun kalemine katip olmuş 10 yıl sonra tekrar Bayburt'a dönmüştür.

Anabiritanika da diğer kaynakların aksine Hopa , Of, Karaağaç, Ünye, Sürmene,Vakfıkebir ilçelerinde nahiye müdürlüğü yaptığı yazılıysa da doğrusu mal müdür lüğü olsa gerektir. 1828 -1829 Rus işgalinden sonra Erzurum a gidip Mora lı Devriş Paşanın ve Erzurum Valileri; Rauf , Galip ve Eğinli Salih Paşalarla
haznedar zade Osman Paşanın katipliklerini yapmıştır.

Tekrar İstanbul'a gidip Çanakkale Muhafızı Vasıf Paşaya mektupcu olmuş ve 1838 de Hacca gitmiştir. Hacdan geri dönüşünde Sultan Abdül Mecid-i bir culisiye ile tebrik etmiş ve Divanını 1839 da Baba Aliye takdim etmesi üzerine Hocalık rütbesi ile taltif edilmiştir.

Gözlüklü Reşit Paşanın Divan Katibi olarak donanmayla Akka ya gitmiş oradan Mısıra geçip tekrar İstanbul a dönmüştür. Daha sonra Hopa ve Of mal müdürlüklerine tayin edilmiş,sonra sırasıyla Ünye, Karacaağaç, Sürmene, Vakfıkebir ve yine Ünye de mal müdürlüğü yapmıştır.

Ünye de mal müdürlüğü görevinden istifa edip Trabzon'a dönmüş niyeti Bayburt'a gitmekti. Maçka yakınlarında 1859 yılında vefat etti. Vefat ettiği köyün ismi Bahçekayadır. Oğlu Revayi babasının Divanını bastırmış Sergüzestname'yi ise çoğaltarak dağıtmıştır. Zihninin mezarı 1936 yılında eski Trabzon Erzurum Yol üzerindeki imaret tepesinde kendi adına yapılan türbeye,kemikleri bir sandukayla getirilerek nakledilmiştir

Kaynak Bayburt Valiliği 


Zihni'nin hayatı ve Eserleri 

Şair Zihni “Divan”ında Bayburt’un kültür manzarasını şöyle tasvir eder:

Aşina-yı hakayik mecazdır Bayburt
Neşr-ü tahsilde Mısr-i hicazdır Bayburt


Bayburt manileri ve Erzurum’la irtibatlı olanlar bu coğrafyadaki halk kültürü bütünlüğünün diğer örnekleridir. Bayburtlunun ferdi psikolojisi sevgi yumağıdır, bakınız;

Bayburt’un kalesiyem
Açılmış Lalesiyem,
Bayburt’ta bir yar sevdim.
Ben onun kölesiyem.


Devamı için: Bayburtun Manevı Önderleri