18 Ağu 2012

BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN

Bayburt Eymur Köyü   

BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN

Ramazan Bayramı İle İlgili,Peygamber Efendimizin(sav) Hadisleri


Bayramlar müslümanların Allah'tan (cc) rahmet ve bereketin umulduğu mutlu günlerdir. Bu günlerde eş dost akraba ve komşuları mutlaka ziyaret edip, rahmet atmosferinin oluşmasına katkıda bulunmak lazımdır. Bu gibi günlerin gecelerinide değerlendirmemiz lazımdır.

Peygamber Efendimiz bu mubarek gün ve geceler hakkında şöyel buyurmuşlardır.

"Ramazan ve Kurban bayramının gecelerini ihya eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez" (İbni Mace, Taberani)

"Rahmet kapıları dört gece açılır O gecelerde yapılan dua, tevbe reddolmaz Ramazan bayramının ve Kurban bayramının birinci geceleri, Berat gecesi ve Arefe gecesi" (İsfehani)


"Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez Regaib gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı gecesi" (İbni Asakir) 


alıntı: veb okur

14 Ağu 2012

KADİR GECENİZ MÜBAREK OLSUN


 LEYLETÜL KADR


Allah CC. Kur’anın ilk ayetlerini Cebrail a.s aracılığı ile peygamberimiz Hz. Muhammed sav'e kırk yaşında Hira Mağarası’nda göndermiştir. İlk ayetler Kadir gecesinde indirilen Alak Suresi’nin ilk ayetleridir.[3]

KADİR GECESİNİN ÖNEMİ

Kadir Gecesi, çok hayırlı ve mübarek bir gecedir. Kur’an’da şöyle tanımlanmıştır:

İnnâ enzelnâhu fi leyletil kadr. Ve mâ edrâke mâ leyletül kadr. Leyletülkadri hayrun min elfişehr. Tenezzelül melâiketü verruhu fiha biizni rabbihim min külli emr. Selâmün hiye hatta madla’il fecr. [5]

“Doğrusu biz Kur’ân’ı Kadir gecesinde indirmişizdir. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Melekler ve (Cebrail) o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler.O gece, tanyerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.”[4]

KADİR GECENİZ MÜBAREK OLSUN
Kaynaklar

^ Kadr Suresi (Diyanet Meali)
^ Buhârî, Leyletü’l-Kadir, 3; Müslim, Sıyam, 216
^ SURUÇ Salih, Peygamberimizin Hayatı, Nesil Yay., c. 1 s. 199, ISBN 975-408-020-8
^ (Kadir sûresi, 97/ 1-5)
^ Kadir Sûresi 97. ayet 1-5

9 Ağu 2012

HZ. MUSA


HZ. MUSA ve ÇOBAN


Musa, dağda bir çobana uğradı.Çoban aklınca ALLAH ‘ı zikrediyordu.

Şöyle diyordu: ‘Hey koca Tanrı !.. Gel bana sakalını tarayayım, gel bitini ayıklayayım, gel sana süt içireyim, gel de kulübemde dinlen ‘Musa hiddetlendi:

‘Be hey sersem, ALLAH ‘la nasıl konuşursun? Dua ederken kâfir oldun gitti, behey akılsız ‘Çoban bir feryat etti ki, ağlayarak tası tarağı bıraktı çöllere düştü. ALLAH Musa ‘ya vahyetti; ‘Kulumla arama girmeye utanmaz mısın? O ne güzel beni kendi aklı ve gönlünce anardı. Ey Musa sen ALLAH ‘a yaklaştırmaya mı geldin uzaklaştırmaya mı? ‘Musa hatasını anladı ve üzüldü de çobanın ardına düştü. Çoban çöllerde idi artık. Musa ‘Hakkını helal et, sürünün başına dön ‘dedi. Çoban ‘Sen beni azarlayana dek ben dünyada idim. Şimdi RABBİM beni öyle bir nurla ateşledi ki durmam artık, perde açıldı ey Musa ! ‘dedi ve gözden kayboldu.
Can, sevgiden nurdur.

ALLAH can ehlinin diline bakmaz kalbine bakar. Kâbe ‘nin içine girene ‘Kıbleye dön ‘demek ne kadar abestir…


28 Tem 2012

ORUÇLUYA MÜJDELER


Şurası muhakkak ki, oruçlunun iftarını açtığı zaman reddedilmeyen 

makbul bir duası vardır.

HADİSLER


Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri,orucu açtığı zamanki sevincidir; diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. 


Oruçlunun ağzından çıkan koku (halüf), Allah indinde misk kokusundan daha hoştur.


Oruç perdedir. Biriniz birgün oruç tutacak olursa kötü söz sarfetmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa "ben oruçluyum!'' desin (ve ona bulaşmasın).



Kim Allah Teala yolunda bir gün oruç tutsa, Allah onunla ateş arasına, genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek kılar



Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır. Oradan sadece oruçlular girer. Oruçlular girdiler mi artık kapanır, kimse oradan giremez



Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz



Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.


 


Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Ademoğlunun her ameli katlanır. (Zira Cenab-i Hakk’ın bu husustaki sunneti şudur Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yediyuz misline kadar çıkar. Allah Teala Hazretleri (bir hadis-i kudside) soyle buyurmustur: “Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sırf benim icindir, ben de onu (diledigim gibi) mukafaatlandıracagım. Kulum benim icin sehvetini, yiyecegini terketti.”

18 Tem 2012

HOŞ GELDİN YA ŞEHR-İ RAMAZAN

Bayburt Eymur Köyü




Bismillahirrahmânirrahîm


“Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin! Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir. (Kadir, 1-5 )

“(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.” ( Bakara,
185)

16 Tem 2012

Şeyh Tâceddin Sultan


Şeyh Tâceddin Sultan


Şeyh Tâceddin Sultan; Selçuklu Devleti'nin son zamanlarında yetişmiş, Osmanlı Devleti'nin ise kuruluşunda manevî önderlerden olmuş Kayserili Şeyh Tâceddin Veli Hazretleri'nin soyundan gelen bir mübarek zattı. 
Onyedinci yüzyılda Bursa'da Üftade ve Aziz Mahmud Hüdaî Dergahlarında yetişerek Ankara'ya gelen ve burada Celvetî tarikatı müridleriyle ilgilenen, Taceddinoğulları'ndan Taceddinzade Şeyh Taceddin Mustafa Sultan, pek çok kerametiyle müştehirdi. 

Misâl… Dr. Müjgan Cunbur ile Yrd. Doç. Dr. Fatma Ahsen Turan'ın Altındağ Belediyesi tarafından yayınlanan “Altındağ'ın Manevî Coğrafyası” isimli kitabında, anlattıklarına göre, devrin padişahı, Şeyh Taceddin'in yanına getirilmesini emretmiş, dergâha giden askerler, şeyhle beraber su ibriklerinin de ibadet ettiğini görünce Şeyh Taceddin Sultan'ı götürmekten vazgeçmişlerdi.
Taceddin Dergâhı, İstiklal Marşı'nın yazıldığı mekandır. Mehmet Akif Ersoy, Milli Mücadeleye katılmak için Ankara'ya geldiğinde ev bulmanın çok zor olduğundan dolayı Dergâhın şeyhi tarafından ikâmet etmesi için Mehmed Akif e tahsis edilmişti. 


TACİ Divanı


"Şeyh Tâceddin Sultan`ın `İlâhiyât-ı Tâceddinzâde` isimli bir eseri de bulunuyor. `Tâcî Divanı` olarak adlandırılan bu eserde duru bir Türkçe ile tasavvuf şiirleri yer almakta. İşte o divandan birkaç mısraa: `Ey cümleye Ma`bûd olan, derdime dermân sendedir"

Ey cümleye Ma'bud olan,derdime derman sendedir
Aşıklara matlub olan,derdime derman sendedir
Aşktır benim ana giden,aşktır murada ırgören
Olmuş gönüllerdir gören,derdime derman sendedir,

Aşktır tenimde can olan,mesti elest insan olan
Aşıklara iman olan, derdime derman sendedir
Sensin Kerim Sensin Rahim, aşıklara aşkın naim
Vaslın cinan hicrin cahim, derdime derman sendedir,

Taceddinoğlu çaresi çoktan, bezm'i avaresi
Lutfin senin çün çarasi,derdime derman sendedir
Geldik kapuna ya şekur, irham lena ya Rabbena
Sensin Kerim sensin Gafur, irham lena ya Rabbena,

Başım kodum bu meydana, muntazırım ben ihsana
Garikım gerçi isyana, irham lena ya rabbena
Günahım oldu gayetsiz,senin lutfin nihayetsiz
Nice bulam hidayetsiz,irham lena ya rabbena,

Taceddinoğlu dir kaldım, günahım anladım bildim
Yüzüm kara sana geldim, irham lena ya rabbena

ŞEYH TACEDDİN. 

11 Tem 2012

CİMRİLİK


CİMRİLİK



393 - Ebu Saîd el-Hudrî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İki haslet vardır ki bir mü'minde asla beraber bulunmazlar: Cimrilik ve kötü ahlâk."
Tirmizî, Bir 41, (1963).H.

394 - Ka'b İbnu İyâz (radıyallahu anh) anlatıyor; "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı şöyle derken işittim: "Her ümmet için bir fitne vardır, benim ümmetimin fitnesi de maldır."
Tirmizî, Zühd 26, (2337).

395 - İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Çiftlik edinmeyin, dünyaya bağlanır kalırsınız."
Tirmizî, Zühd 20, (2329).

396 - Abdullah İbnu'ş-Şihhîr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Elhâhümü't-tekâsür sûresini okurken yanına geldim. Bana: "İnsanoğlu malım malım der. Halbuki âdemoğlunun yiyip tükettiği, giyip eskittiği ve sağlığında tasadduk edip gönderdiğinden başka kendisinin olan neyi var? (Gerisini ölümle terkeder ve insanlara bırakır."
Müslim, Zühd 3, 4, (2958); Nesâî, Vesâya 1 (6, 238); Tirmizî, Tefsir, Tekâsür, (3351).

397 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle söyledi: "Altına tapanlar mel'undur, gümüşe tapanlar mal'undur."
Tirmizî, Zühd 42, (2376).

398 - İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir keresinde, "Hanginiz, vârisinin malını kendi malından daha çok sever?" diye sordu. Cemaat: "Ey Allah'ın Resûlü içimizde, herkes kendi malını vârisinin malından daha çok sever" dediler. Bunun üzerine: "Öyleyse şunu bilin: Kişinin gerçek malı hayatında gönderdiğidir. Geriye koyduğu da vârislerinin malıdır."
Buhârî, Rikak 12; Nesâî, Vesâyâ 1, (6, 237-238).

 Ebû Vâil anlatıyor
399 - Ebû Vâil anlatıyor: "Hz. Muâviye (radıyallahu anh) bir gün Ebu Hâşim İbnu Utbe'ye uğradı. Maksadı geçmiş olsun ziyaretinde bulunmaktı, çünkü Ebu Hâşim hastaydı. Yanına varınca ağlar buldu. "Ey dayıcığım niye ağlıyorsun? Dayanamadığın bir ağrı veya dünyaya karşı bir hırs mı seni böyle ağlatıyor?" diye sordu. Ebu Vâil:
-Hayır, asla bu sebeplerle ağlamıyorum. Ne var ki, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bizden bir söz almıştı, onu tutamadım (bu sebeple ağlıyorum) dedi. Hz. Muâviye:

-Neydi o? diye sordu.
-Ben, dedi, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı şöyle söylerken dinlemiştim: "Sizden birine, dünyalık olarak bir hizmetçi ve Allah yolunda cihadda kullanacağı bir binek edinecek kadar mal toplaması yeterlidir." Halbuki bugün ben kendimi bundan daha çok mal toplamış görüyorum.
Tirmizî, Zühd 19, (2328); Nesâî, Zînet 119, (8, 218-219); İbnu Mâce, Zühd 1, (4103).

Rezîn merhum şu ilâvede bulundu: "Ebu Hâşim rahmet-i Rahmân'a kavuştuğu zaman, geride bıraktığı serveti hesapladı, hepsi otuz dirhem kadardı." (Bu ziyadenin kaynağı bulunamamıştır.)





Az olanı vermekten utanma ,
Çünkü vermemek ondan daha azdır.

4 Tem 2012

Berat Kandilin Mübarek Olsun .


BuGün Gece Berat Kandili ! Berat Kandili Mesajları, Hazır Sms'leri ve Önemi

"BERAT" KÖTÜLÜKTEN UZAK KALMAYI ÖĞRETİR



Her yıl gelen Berat Kandili, bizlere her türlü şer, kötülük, zulüm, haksızlık ve adaletsizlikten beri olmayı, onlardan teberra ederek uzak kalmayı öğretir. Berat Kandili, Yüce Rabbimiz nezdinde beratımıza vesile olduğu, Rabbimizin affediciliğine ve bağışlayıcılığına sığınmayı öğrettiği gibi, kendimize, ailemize, din kardeşlerimize, yaratılıştan kardeşlerimize ve tüm kâinata karşı affedici, onarıcı ve bağışlayıcı olmayı öğretir. Berat, kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma günüdür. Yüce Yaradan’ın affına erebilmek için yaradılanı affetme günüdür.

Berat Kandili, arzularımızın, tutkularımızın, heva ve heveslerimizin, bencilliklerimizin egemenliğinden, nefsimizin esaretinden kurtularak gerçek özgürlük beratımıza nasıl kavuşacağımızı öğretir. Nefis ve şeytanın hile ve tuzaklarına karşı her zaman yüksek bir teyakkuzda olma bilincini diri tutar. Bu kandil, beratımızı almamızın ancak,
hayat rehberimiz olan Kur’an-ı Kerim’i anlamakla, yaşamakla, Sevgili Peygamberimiz (sav)’in bizlere miras bırakmış olduğu sünnetini ve evrensel ahlaki erdemleri
hayatımıza yansıtmakla mümkün olacağını öğretir.”

1 Tem 2012

Çanakkale hikayeleri


 




"SAĞ KOLUMU KAYBETTİM AMA SOL KOLUM VAR"

Seddülbahir ve Conkbayır'ın büyük kahramanlarından biride Bombacı Mehmet Çavuş 'tu. Bu kahraman Anadolu çocuğu ,İngilizlerin siperlerimize fırlattığı el bombalarını korkusuzca hemen yakalar,karşı tarafa fırlatır ve zararını kendilerine dokundururdu. İngilizler bunu anlamış olacaklar ki bombaları bir kaç sayı saydıktan sonra fırlatarak Mehmet Çavuş 'un iadesini önlemeye çalışmışlardı. İşte böyle bir bomba Mehmet Çavuş 'un elinde patlayarak sağ elinin bileğinden kopmasına sebep olmuştu. Bu yiğit delikanlı vazife şuuruyla hastahaneden tabur kumandanına yazdığı mektupta şöyle diyordu:"Sağ kolumu kaybettim, zarar yok,sol kolum var. Onunla da pekala iş görebilirim. Beni müteessir eden ve yüne kıtama iltihak edip düşmanla çarpışmama mani olan şey yaramın henüz kapanmamış olmasıdır.Hastahaneden kurtularak halen harbe iştirak edemediğim için beni mazur görünüz ,affedeniz muhterem kumandanım.."

“ BENİM GÖZLERİM GÖRECEĞİNİ GÖRDÜ”.

O gün Boğaz tabyaları arasında en çok iş gören ve en çok hasara uğrayan Rumeli Mecidiyesi Bataryası oldu. Sabahtan beri muharebenin en şiddetli anlarında dahi iki sahil arasında gidip gelmekten çekinmemiş olan Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, tabyanın feci durumunu haber aldığı zaman yine motora atlayıp Çimenlik İskelesi’nden karşı sahile hareket etti. Cephaneliği berhava olan tabyanın durumu hazindi. İstihkam yıkıntıları arasında dolaşmakta olduğu sırada bir ağacın altına uzanmış olan bir askerin hali dikkatini çekti ve yanına gidip“ Ne var evlat ?” diye sordu.Nefer hemen yerinden fırlayıp esas duruş vaziyeti aldı. Çünkü sesi tanımıştı. Ama gözleri başka tarafa bakıyordu.“ Gözlerine bir şey mi oldu oğlum?”O zaman nefer tok sesiyle “ Üzülmeyin efendim” diye cevap verdi. “ benim gözlerim göreceğini gördü” ( Evet düşman gemilerine tam isabet kaydedilmiş ve “Ocean” destroyeri hareket edemez hale getirilmişti.)Cevat Paşa sessiz sessiz ağlıyordu.



Hasan Mutlucan : Pilevne Marşı (Tuna nehri)




















GERİYE DÖNMEYİ HİÇ DÜŞÜNMEDİLER !!!... SİZ EVET SİZ !!... ONLARI HİÇ ANDINIZ MI ?? ZİYARET ETTİNİZ Mİ ???

15 Haz 2012

Bu terazi, bu kadar sıkleti çekmez


             BU TERAZİ BU KADAR SİKLETİ ÇEKMEZ.!


‘Kıl san’at-ı Üstâd-ı tahayyürle temâşâ
 Dem urma eger ârif isen çûn u çerâdan’

(Eğer ârif isen ‘nasıl’ ve ‘niçin’ lerden bahsetme (bunlarla uğraşma); Üstâd’ın sanatını hayretle seyret.)

"İdrâk-i maâlî bu küçük akla gerekmez,
 zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.”

Ziya paşa

İnsanın aklı mahdut, idraki sınırlı olduğu için, birçok hususu anlamak noktasında aciz ve cahildir. Cennet ve cehennem, ruhun mahiyeti, evrenin derinlikleri ve sınırları, aklın kapasitesi gibi yüzlerce konuda, insan aklı aciz ve cahildir. İşte bu beyit bu acizliği formüle ediyor.




CUMANIZ MÜBAREK OLSUN


6 Haz 2012

MADDE VE MANA



MADDE VE MANA


Şu sonsuz kainatta bir parça toprak, şekillenmiş insan olmuş
Sonra kin düşmüş aralarına.!
Kimi madde de aramış kendini  
Tapmış araya pula puta!
Kimi mana da bulmuş kendini
Şems olmuş, Selahaddin olmuş, kimi Mevlana..

Hangi ateş yanmış Yunus gibi
Hangi deniz Mevlana dan engin
İçine girer yıkanır temiz kalmaz kimi?
Topraktan olduğuna inanır, toprağı yaradanı yoktur düşünesi.!

Kim yakar gök kubbenin ışıklarını kim söndürür.?
Kim getirir her sabah güneşi bize.?
Bir yerine bin alır yine de isyandadır bilmeyen..?
Şükreder bilenler bin verip bir alanda
Çünki doymanın zevkine varmışlardır MANA DA...

Cihan Güven


ALLAH size dünyayı, onunla ahireti arayasiniz diye vermistir. Ona meyledesiniz diye degil..! 

Hazreti Osman Radyallahu anh



12 May 2012

İSLAMIN MÜEYYİDELERİ


İSLAMDA SUÇ VE CEZANIN TEMELLERİ


( İSLAMIN MÜEYYİDELERİ )


İslam, ilahî bir nizamdır. Bütün Peygamberlerin ve Nebilerin dinidir. İslam’ın zıddı, cahiliyettir. İslam, tüm ayrıntılarıyla Cahiliyetin zıddıdır ve karşıtıdır. Çünkü İslam’ın her bir cüz’i, Allah’ın ilminin eseridir. Ona karşı olan her düşünce ve hareket de mutlaka cahiliyettir. Çünkü Cahiliyet, sınırlı olan insan ilminin eseridir. İslam kemali kendisidir. Cahiliyet ise eksikliğin kendisidir. İnsan bu iki yoldan birine uymakta serbesttir.  

Yüce Allah (cc): “Doğrusu biz ona (İnsana),gerçek yolu; hidayet yolunu gösterdik. İster şükreden olsun, ister nankör olsun” (insan,3) buyurmaktadır. 

İnsan şükrederse mükafat görür. Nankörlük ederse ceza görür. İslam’ın bir Ceza Hukuku vardır. İslam dini insan tabiatını gözetmiş ve hükümlerini insan fıtratında olan korku ve ümit ile kuvvet ve zafiyet üzere kurmuştur. İslam Dini gibi Müeyyideleri de Güzeldir.

"kuvvetlendiren" manasına gelen müeyyide, kanun, ahlâk gibi kurumların buyruklarının yerine getirilmesini sağlayan güç anlamına gelmektedir.Yaptırım demektir.


Din kurallarının müeyyidesi daha çok ahiretele ilgili olup, Allah korkusu, Cennet, Cehennem gibi tasavvurlardır Bunun yanında, din kurallarına uymayanlar, inananların sosyal baskısı ile karşılaşırlar. Ahlâk kuralları da, sadece bir nasihat, tavsiye olmayıp, cemiyetin manevî müeyyidesi ile desteklenmiştir Bu kaidelere riâyet etmeyenleri cemiyet hoş görmez, bu gibileri kınar, azarlar. Bazen adeta cemiyet dışına atar Bu gibi müeyyideler tamamen manevî mahiyette olmakla birlikte, bazen bunlar devletin maddî müeyyidesinden daha etkili olmaktadır.

İslam’ın haram kıldığı bütün suçlar, toplumu çökerten suçlardır. İslam’ın toplum ve fert hayatı için tehlike olarak kabul ettiği ve K.kerim le Sünnette ismi geçen suçlar şunlardır:



1-Zina 2-İftira (Kazf ) 3-Şarap içmek 4-Hırsızlık 5-Eşkıyalık 6-İrtidat (Dinden çıkma) 7-İsyan ve ihtilal ( el-Bağy) 8-Kasıtlı veya kasıtsız öldürme ve yaralama…
Bu suçları işleyenlere Din, mutlaka cezalarını vermiştir. Bunlar, Fıkıhta “Hudud” olarak isimlendirilen suçlardır. Bunları işleyenlere İslam Müeyyide uygular. Had uygulanır. Bunlara “Had cezası” denir.

İslam’ın Müeyyideleri : 1-Cihad, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırma birde dünyevi ceza ile ortaya çıkan Beşeri Müeyyideler. (İnsana mensup, İnsanî yaptırım, ceza)

2- Allah’ın emirlerine muhalefet etmekten dolayı kendiliğinden meydana gelen. Fıtrî Müeyyideler.(Doğuştan, yaratılıştan , kendiliğinden gelen yaptırımlar, cezalar)

3- Dünyada Allah’ın azabı, Ahirette sevap ve ikap (ceza) ile ortaya çıkan Rabbanî Müeyyideler dir. (Cezasını Allah’ın tespit ettiği Had cezaları gerektiren suçlar, yaptırımlar)


(Cezasını Allah’ın tespit ettiği Had cezaları gerektiren suçlar, yaptırımlar)

“ Hudud” olarak isimlendirilen suçlara girmeyenlere de “ Tazir Suçları” denir ki müeyyidesi beşeri Müeyyidelerdir. İslam’ın emirlerinden birini terk eden yahut dinin 

yasakladığı ancak cezasını belirtmediği bir suç işleyene bu “Tazir Cezası” verilir. Had ve Kefareti bulunmayan günahları işlemek gibi. Örnek : Faiz, emanete hıyanet, sövme ,rüşvet, ölçü ve tartı aletleriyle oynama, zekat vermekten kaçınma, haram olan şeyleri yeme gibi fiiller bu kısma girer. Biz burada bunlardan Fıtrî ve Rabbanî müeyyideleri açıklamaya çalışalım. Selam Allahın emirlerine uyanlara olsun. 
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 “ Hudud”   




 Allah’ın emirlerinden ayrılırken kendiliğinden gelen cezadır. Çünkü İslam Beşeriyetin fıtratıdır. Yüce Allah (cc) : “ o halde (ey Resulüm) gerçek Müslüman olarak kendini dine doğrult.(Başkasına itaat etme); Allah’ın Dinine ki, Allah’ın yarattığı bu dini değiştirmeye kimsenin gücü yetmez. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların Çoğu hak dinin İslam olduğunu bilmezler. ( Rum,30) buyurmaktadır.

İnsan, fıtrat yolunun dışına çıkınca kendisine azap vermiş olur ve sapıklığa düşer. Fıtraten eziklik içine girer. Yüce Allah (cc) : “ Benim zikrimden (İslamdan) kim yüz çevirirse ona dar bir geçim Ahirette de kör olarak haşrederiz.” ( Taha,124) buyurmaktadır.


 “ kendinize zulmetmeyin”


Evet Allah’ın sözünün geçmediği, İslam’ın olmadığı bir hayat tarzı, Dünyada dar bir geçime ve Ahirette şiddetli azaba vesile olacaktır.

Yine Yüce Allah, küfür ve sapıklık içerisinde olanların kendi nefislerine zulmettiklerini bilerek şöyle buyurur : “ kendinize zulmetmeyin”(Tevbe,36) Ve : “ Biz onlara zulmetmedik lakin onlar kendilerine zulmettiler.” (Nahl,118) 

Beşeri hayat ancak İslam dini ile doğruluk üzere olabilir. Nefes alamayanın boğulduğu, yemek yemeyenin öldüğü gibi İslam’ın herhangi bir cüz’inden sapmak, sapanları kuşatan cezaları beraberinde taşır ve onları ezer.

Allaha kul olmayı reddedeni Allah’ın kanunları cezalandırır. Ve onu insana kul eder. İslam’ın herhangi bir cüz’inden sapmanın uygun bir cezası vardır. Maslahat: Allah’ın kanunlarına itaat etmektedir. İslam’dan sapma, yok olmaya ve eziyet çekmeye vesiledir.

Müslümanın durumu ise bunun aksinedir. O, hem dünyada mutludur ve hem de Ahirette nimetler içerisindedir. Yüce Allah :” Erkek olsun Kadın olsun kim mümin olarak Salih amel işlerse onu, güzel bir hayatta yaşatacağız ve işlemekte oldukları amellerin daha güzeli ile mükafatlarını elbette vereceğiz.”

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------  

FITRÎ MÜEYYİDELER



Beşeri hayat ancak İslam dini ile doğruluk üzere olabilir. Nefes alamayanın boğulduğu, yemek yemeyenin öldüğü gibi İslam’ın herhangi bir cüz’inden sapmak, sapanları kuşatan cezaları beraberinde taşır ve onları ezer.


Allaha kul olmayı reddedeni Allah’ın kanunları cezalandırır. Ve onu insana kul eder. İslam’ın herhangi bir cüz’inden sapmanın uygun bir cezası vardır. Maslahat: Allah’ın kanunlarına itaat etmektedir. İslam’dan sapma, yok olmaya ve eziyet çekmeye vesiledir.

Allah’ın emirlerinden sapmak, emirlerine muhalefet etmek , emirlerinden ayrılmak ve sonunda da insanın başına getirecekleri fıtrî cezalar yani doğuştan, yaratılıştan ve kendiliğinden gelen cezalar konusunu misallerle izah etmeye çalışalım. ( 10 Misal )

Zina : Zina konusunda Allah’ın verdiği fıtrî ceza pek çok olup bunların çektirdiği eziyet varılan zevkten gerçekten daha çoktur.

1-Kadın zinadan dolayı hamile kalabilir. Hamile kalınca hastalanacak ve çalışamayacaktır. Bu durumda nafakasını temin edecek kimse yoktur. Yüzüstü bırakılmıştır. Ya çocuğunu düşürecektir ki bu, aldığı zevkten kat kat daha fazla eziyet çekmesine vesile olur. Yahut da hamileliğin sıkıntılarını ve çocuğun sorumluluklarını yüklenecektir ki bunun vereceği eziyet de aldığı zevkin kat kat üstündedir.

2-Zina yoluyla geçen frengi, belsoğukluğu cinsel organlarının uyuz olması zührevi hastalıkların bulaşması ki bu hastalıklar sadece zina yoluyla geçer.

3-Karı-Kocanın birbirlerine ihanet etmekten dolayı çekecekleri vicdan azabı. Evli olsun olmasın her zaman için yaptıklarının başkaları tarafından duyulacağı endişesi.
4-Aile düzeninin bozulması. Zina, eşler arasındaki sevgi bağını bozar. Cinsî gücün başka yerde harcanması eşler arasındaki sevgi bağının kopmasına vesile olur. Ailede huzur kalmaz. Boşanma ve çocukları kaybetmenin vereceği üzüntü ve eziyet. Tekrar evlenme ve aynı akıbete uğrama.

5-Kadın ve erkeğin birbirlerine yanaşmalarından özel bir sevgi doğar. Ama zina eden kişi için bu ruhî bir sıkıntıya dönüşür.

6-Zinaya alışan, daima onun şerri içerisinde huzursuz bir hayat geçirir. Aldatmak ve kandırmak için sürekli bir çaba harcama ve istediğini elde edememenin verdiği sıkıntı onu huzursuz eder. Bu durumdaki kişi yaşlanır. Çoluk-çocuk sahibi, akraba sahibi olamaz. Hastalandığında, yaşlandığında ona kim bakar. 
Zina, gerçekten fertleri, aileleri ve cemiyeti yıkan çirkin bir harekettir. Onun için Yüce Allah cc): “ Zinaya yaklaşmayın, Çünkü zina fuhuştur; çirkin bir iştir ve kötü bir yoldur.” ( İsra,32) Zina kötü bir yoldur. Kötü bir yoldan gitmenin cezası hemen ardından gelir. Bütün bunlar İslam’ın, bu suç için tayin ettiği bedenî cezadır. Allahın azabı ise tövbe etmeyen için ondan sonra gelicidir.


Allah’ın emirlerinden sapmak, emirlerine muhalefet etmek , emirlerinden ayrılmak ve sonunda da insanın başına getirecekleri fıtrî cezalar. Yani doğuştan, yaratılıştan ve kendiliğinden gelen cezalar konusunu misallerle izah etmeye çalışalım. ( 10 Misal )

2-İÇKİ İÇMEK:

İçki, Allah’ın dininde haramdır. Her haramda olduğu gibi içki içinde ceza vardır. Haram olan bu işi yaparak Allah’ın emirlerinin dışına çıkan kimsenin uğrayacağı cezalardan bazısını şu şekilde sıralamak mümkündür.
1-İçki içen kimse ilk olarak şuur ve aklından zarar görür. Mesela bir kadeh içki içen, daktilo duşlarını birbirinden ayıramayacak kadar kendini kaybeder.
2-Alkol alan kişi, irade ve hafıza kuvvetini yitirir. Dalgınlığı artar. Dil sürçmeleri çoğalır.
3-Trafik kazalarının % 13’ü,alkollü araba kullanmaktan olmaktadır. Bir çok cinayet, facia ve ihanetin sebebi alkoldür. Bu ceza fıtrî olup yalnız bu suçu işleyene değil ona müsamaha gösteren topluma da dokunur. 
4-Alkolun zararı, ferdin nesline de geçmektedir. Sarhoşların çocuklarının bünyeleri sağlıklı değildir. Suç işleme ve kötülüğe sapma meyilleri fazladır.
5-Bir çok hastalığın sebebi, alkoldür. Akıl hastaları, tansiyon yükselmesi, bir çok mide ve ciğer hastalıkları, hazımsızlık gibi daha nice hastalığın oluşmasında alkolün büyük rolü vardır. 
6-Alkolun fıtrî cezalarından birisi de vaktin öldürülmesidir. Düşmanlık tohumlarının ekilmesidir. Ailelerin yıkılması, vicdanın körelmesi, duyguların yok olması gibi zararları vardır.

3-KUMAR OYNAMAK :

Allah’ın emirlerine muhalefet etmekten dolayı ceza gerekir. Kumar da böyledir. Terettüp eden fıtrî cezalar çoktur. Bu cezalar, kumarbazın uğrayacağı tazir cezası ile kıyamette çekeceği cezaların
Dışındadır. Fıtrî Cezalar ise : 
1-Kumar esnasında kumarbazın asabı bozulur. Çünkü o anda bütün aklî gücünü oyuna yöneltmiştir. Tüm dikkatiyle kazanıp kazanamayacağını takip eder. Asabı oldukça yorulur. Kumarbaz her an biraz daha oyuna dalar. Oyun, oyunu açar. Mesele, meseleyi açar. Nihayet kumarbazın asabı son haddine kadar gerilir. Ve bu böyle devam ederse kişide şahsiyet diye bir şey kalmaz.
2-Kumarcı, kaybedince üzülür. Kazanınca sevinir neşelenir. Her iki durumda da kumarbazın zamanı kumarla ilgili duygu ve düşüncelerle geçer. Diğer görevlerini yerine getirmeye zaman bulamaz. 
3-İnsan,kumarda ya kaybeder, ya kazanır. Bunun neticesinde kumarbazlar arasında daima kin, düşmanlık ve kıskançlık duyguları hâkimdir. Kumarbazın ortamı; kin ve nefret diyarıdır. Orada mutluluk yoktur.
4-Bugün kazanan yarın kaybeder. Kaybeden nafakasını, evini bile verebilir. Kazanan sadece kumarhaneyi işletendir.
5-Kumarda kazanan parayı nasıl harcayacağına aldırış etmez. Çünkü ter dökmemiş. Kaybedende mecburen ihanet ve hırsızlığa sürüklenir. Her iki durum da yoldan sapmadır. Kanunî takibata sebeptir.
Kumarbaz, tembelliğe alışır. Kumarbazın hayatı; borç, sıkıntı ve sefalettir. Doğru dürüst bir hayat düzenine sahip olamazlar.  

12 Mayıs, 2012 19:00
Münür GÖRGÜN: E. Müftü 

6 May 2012

VEFALI OL


Dostlarını daima vefâ ile hatırla cân!Arayan sen ol, bulan sen; tanıyan sen ol, kucaklayan yine sen.
KULA VEFASI OLMAYANIN HAKK`a VEFASI OLMAZ...
Hz Mevlânâ
SEN; 
Varını yoğunu, malını mülkünü ver de, bir gönül al, al da ..O gönül mezarda, o kapkara gecede 
sana 

IŞIK VERSİN, NUR VERSİN. Hz mevlana


Kardeşinin derdine sevinip gülme, sonra ALLAH o'na merhamet eder de, seni o nun sahip olduğu derde müptela kılar (Tirmizi)


4 May 2012

Kelime-i Şahadet



Kelime-i Şahadet' 



Dünyada olan 5 fayda
1- Adı güzel çağrılır
2- İslamın emir ve yasakları kendisine farz olur 
3- Cezadan ve aşağılanmaktan kurtulur 
4- ALLAHü azim-üş-şan, ondan razı olur 
5- Cümle müminler ona muhabbet eder 

Ölürken olan 5 fayda 
1- Azrail aleyhisselam ona güzel suretle gelir 
2- Yağdan kıl çeker gibi ruhunu alır 
3- Cennet kokuları gelir 
4- Müjdeci melekler gelir 
5- Merhaba ya mümin! Sen cennetliksin denir 

Kabirde olan 5 fayda 
1- Kabri geniş olur 
2- Münker ve Nekir güzel suretle gelir 
3- Bir melek ona bilmediğini talim eder( öğretir ) 
4- ALLAHü azim-üş-şan bilmediğini hatırına getirir
5- Cennetteki makamı görünür 

Arasat’ta olan 5 fayda 
1- Sual ve hesabı kolay olur 
2- Kitabı sağından verilir 
3- Mizanda sevabı ağır gelir 
4- Arş’ın altında gölgelenir 
5- Sıratı yıldırım gibi geçer 

Cehennemde olan 5 fayda 
1- Cehenneme girerse, Cehennem ehli gibi gözleri gök olmaz 
2- Şeytanı ile çatışmaz 
3- Ellerine ateşten kelepçe, boynuna zincir vurulmaz 
4- Hamim suyundan içirilmez 
5- Ebedi cehennemde kalmaz 

Cennette olan 5 fayda 
1- Cümle melekler ona selam verir 
2- Sıdıklar ile refik olur 
3- Ebedi cennette kalır 
4- ALLAHü teala ondan razı olur 
5- ALLAHü tealanın cemalini görür


  

Ey oğul!


Ey oğul! 
Dünya dipsiz bir denizdir.
Onda niceleri boğulmuştur.
Bunun için takvadan bir gemi edin. 
İçine îmânı yükle.
Tevekkül yelkeniyle açıl.
Ancak bu şekilde selâmetle yol alır, 
sahile çıkarsın. 
Hz. Lokman (as)

20 Nis 2012

Köyümü göresim gelir

Bayburt Eymur Köyü

Köyümü göresim gelir


İlkbahar mevsiminin gelişiyle herkesin yüreğinde bir köy özlemi yavaş yavaş kıpırdamaya başlar. Bir çoğu köye gitme heyacanını şimdiden dost ve arkadaşlarla paylaşarak gidip gitmeyeceğini, veya ne zaman ğideceğini herkes biri birine sorar, öğrenir ona göre programlar yapılır. Gidene kadarda 

sürekli köy ve köye gidiş sohbetleri yapılır'da yapılır. Neden bu kadar sevgi derseniz! tabiiki onu ancak köyde doğup yaşayan tozuyla toprağıyla, dağıyla taşıyla haşr olan bilir.  İşte, Şair "Köyümü göresim gelir"adlı güzel şiiriyle özlem ve hasret duygularını dile getirerek bizlere ne güzel tercüman olmuş. Hazırlıklar yapıpılıpta köye gidilmezmi hiç elbette gidilir. Gidenlere öncelikle hayırlı yolculuklar dilerken, bir şeyide ihmal etmemek lazım, asıl unutulmaması gereken şey Yüce Allah cc.nın rızasına uygun olan Sıla'i rahimdir; Sıla'i rahimin daha çok insani olan! bazı gereklerini gerçek bir ibadet bilinciyle yerine getirirsek çok daha iyi olur. 

İşte o zaman yapmış olduğumuz memleket ziyareti sevap hanemize kazanılmış iyi bir amel olarak işlenir İNŞAALLAH. selamlar, Bayburt Eymur Köyü


 BİR HADİS

Müjdeler olsun sana!

(Bir kimse, köydeki arkadaşını ziyarete gider. Bir melek ona der ki:
- Böyle nereye gidiyorsun?
- Bu köyde bir arkadaşım var. Onu ziyarete gidiyorum.
- Bunun sana bir iyiliği, bir yardımı dokundu da, onun için mi gidiyorsun?
- Hayır, sırf Allah rızası için ziyaretine gidiyorum.
- Müjdeler olsun sana! Beni Hak teâlâ gönderdi. 
Hiçbir menfaat ummadan arkadaşını ziyarete gittiğin için, Rabbimizin sevgisine kavuştun.) Hadis-i Şerif -Müslim, Hakim





SILA-İ RAHİM

Sıla: Kavuşmak, ulaşmak, vuslat demektir.
Sıla; “ulaşmak”,“ kavuşmak” manasına gelen “vusul” kökünden mastardır.
Rahim; kelime olarak rahmetten gelir. Rahmet “acımak”, “şefkat duymak ” manalarını taşır.
Akrabalık, hısımlık, yakınlık, kuvvet, karabet gibi farklı kelimelerle dile getirilen beşeri yakınlığı ifade eder. (Fîrûzâbâdî, İbnü'l-Esir)
Bir nesneyi bir nesneye ulaştırmak bitiştirmek ve eklemek manasındadır. (Okyanus)
Sıla-i rahim: Hısım akrabayı ziyaret emek ve onlarla görüşmek ve mektuplaşmak; alakayı devam ettirmek akrabanın kusurlarını affetmekdir.
“Sözgelimi iş ve ikamet yerimiz akrabalardan uzaklarda ise zaman zaman ziyaretlerine gitmek, mektup yazıp telefon etmek; yakında ise arada sırada görüşmek, yardımımıza muhtaçsa yardım etmek, hastaysa ziyaret etmek, bir meselesi varsa ilgilenmek; sürurunda tebrik, üzüntüsünde teselli ve taziyede bulunmak, hal hatır sormak, selam vermek vs. hepsi sıla-i rahme dâhildir.
Sıla-i rahim öncelikle akrabalara karşı talep edilmiş ise de, komşulara, arkadaşlara, meslektaşlara, iş arkadaşlarına, din kardeşlerine ve her çeşit tanıdıklara karşı da vazife ve borç kılınmıştır.
Sözgelimi, karşılaştığımız bir mümine, tanımasak bile verilen bir selâm, yaşlı bir kimseye yer gösterme, otobüste yer verme, düşen bir çocuğu kaldırma, soran kimseye adres tarif etme, ictimâî münasebetlerde güler yüzlü, tatlı sözlü olma, hayırhah ve yardımsever tavrı takınma vs. hepsi birer sıla-i rahim'dir.
Şu halde sıla-i rahmi, bu sayılanlardan sadece biri olarak anlamak büyük bir eksiklik olur. Âlimler sıla-i rahmin dereceleri olduğunu, en yüksek derecesinin nikâh düşmeyecek derecedeki yakın akrabalar arasında bulunduğunu, buna riayetin farz olduğunu söylerler.
Bu görüşe göre amca, dayı çocukları arasında farz olmaz. En aşağı derecesini de selamlaşma olarak ifade eden olmuştur. Bazı âlimler, miras babında zevi'l-erhâm (yakın akraba) denen bütün akrabaya farz olduğuna hükmetmiştir.” (Kimya-yı Saadet)
Rahim (akrabalık) Allah’ın (cc) isimlerinden bir isimdir
Rahim (akrabalık) arşta güzel bir dille şöyle konuşur:
“Allah’ım! Benimle ilgi kuranla ilgilen, benden uzaklaşandan sen de uzaklaş.” Bunun üzerineCenab-ı Hak (cc):
“Ben Rahman ve Rahim’im. Rahimi (akrabalığı) ismimden aldım. Kim ona bağlanırsa, onunla ilgilenirim. Kim onu terk ederse, ben de onu yüzüstü bırakırım.” buyurdu. (Bezzar)

Kaynak: Buhari, Edeb 13; Müslim, Birr 17, (2555)
Hadis No : 3277
Ravi: Ebu Hüreyre
Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim, rızkının Allah tarafından genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahim yapsın."

Kaynak: Buhari, Edeb 12
Hadis No : 3278
Ravi: Ebu Hüreyre
Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Nesebinizden sıla-i rahm yapacaklarınızı öğrenin. Zira sıla-i rahim akrabalarda sevgi, malda bolluk, ömürde uzamadır."

Kaynak: Tirmizi, Birr 49, (1980)
Hadis No : 3279
Ravi: Meymüne
Tanım: Resulullah (sav) 'dan izin almadan bir cariye azad ettim. Resulullah'ın benimle kalma günü gelip, beraber olduğumuz zaman: "Ey Allah'ın Resulü, cariyemi azad ettim, farkettiniz mi?" dedim. "(Sahi mi söylüyorsun), bunu yaptın mı?" dedi. Ben, "Evet!" deyince: "Keşke onu dayılarına verseydin, senin için daha hayırlı olacaktı!" buyurdular.

Kaynak: Buhari, Hibe 15; Müslim, Zekat 44, (999); Ebu Davud, Zekat 45, (1690)
Hadis No : 3277
Ravi: Ebu Hüreyre
Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim, rızkının Allah tarafından genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahim yapsın."

Kaynak: Buhari, Edeb 12
Hadis No : 3278
Ravi: Ebu Hüreyre
Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Nesebinizden sıla-i rahm yapacaklarınızı öğrenin. Zira sıla-i rahim akrabalarda sevgi, malda bolluk, ömürde uzamadır."

Kaynak: Tirmizi, Birr 49, (1980)
Hadis No : 3279
Ravi: Meymüne
Tanım: Resulullah (sav) 'dan izin almadan bir cariye azad ettim. Resulullah'ın benimle kalma günü gelip, beraber olduğumuz zaman: "Ey Allah'ın Resulü, cariyemi azad ettim, farkettiniz mi?" dedim. "(Sahi mi söylüyorsun), bunu yaptın mı?" dedi. Ben, "Evet!" deyince: "Keşke onu dayılarına verseydin, senin için daha hayırlı olacaktı!" buyurdular.

Kaynak: Buhari, Hibe 15; Müslim, Zekat 44, (999); Ebu Davud, Zekat 45, (1690)

http://www.facebook.com/ilminfazileti


Memleket özlemi yanar içimde.
Yandıkça köyümü göresim gelir.
Vatan özlemiyle kavrulur içim.
Her geçen gün kahrımdan ölesim gelir...

Şimdi yemyeşildir o bizim eller.
Dalında şımarmış,diktiğim güller.
Gözümde yaş ile yüreğim özler.
Yakıp gurbet ili,göçesim gelir.

Bizim güllü inek,bir yavru yapmış.
Diktiğim meyveler,hep çiçek açmış.
Baktım ki bayrama,bayağı varmış.

Hasretten isyana düşesim gelir.

Sabah namazında ötüşür kuşlar.
Çiftçiler gününe böylece başlar.
Ayşe bacı öğlene patates haşlar.
Kokusunu buradan duyasım gelir.


Gece gök yüzünde parlak yıldızlar.
Altında saklambaç oynar çocuklar.
Sabahtan tarlaya gider azıklar.

Gurbetten köyüme uçasım gelir.



Çok vefaat eden olmuş köyümde.
Bende öleceğim günün birinde.
İstemem öleyim gurbet ilinde.
Köyüme vasiyet edesim gelir.

Sedat'ım yanarım köy hasretiyle.
Yaşayıp dururum,hep hayaliyle.
Anarım köyümü,her gün yar ile.
Gurbetten sılaya,göçesim gelir.


SEDAT YILDIRIM